|
ÇAKUT-20-YAŞINDA
ÇAKUT NEDİR ?
Beş kişlik kamber ailelerin fertlerinden
oluşan küçük bir arkadaşlıkgurubudur.
Faliyetleri sadece kendi yaylalarına
olan sevgilerinden dolayı Kasım
ayının son haftasında beş kişilik gurupları
ile yukarı kavrun yaylasına giderler.
Bir hafta boyuncu güzel bir tatil yapılır
son olarakta vanalar kapatılarak geriye
dönüşyaparlar.
Bu gurup yaz başında mayısın
son haftasında yine yollara düşer
yürüyerek yaylaya ulaşır yaylada
kısa bir gözlemden sonra vanalar açılır
bir hafta dolu dolu tatil yaparlar.
ÇAKUTPUNİ NEDİR?
Bu beş kişilik arkadaş gurubunun
yaptırmış olduğu aşağı kavrun
yaylasındaki sığınma evidir .,
ÇAKUT KİMLERDEN OLUŞUR ?
REİS = ATIF ZAFER KAMBER
AYKIRI = ŞEREF KAMBER
ÇAKIR = AHMET KAMBER
TİTREK = MEHMET KAMBER
İBİLİ = SERDAR KAMBER
ÇAKUT İLE BİRLİKTE GEÇİRMİŞ OLDUĞUMUZ
ON BEŞ YIL BOYUNCA AKLIMDAN ÇIKMAYAN
ANILARI BURADA SİZLERLEPAYLAŞMAK
İSTİYORUM
ÇAKUT İLK KURTARMAYI YAPTI
Çakut kurulduktan sonra bu güne kadar çok güzel olaylara parmak basmış bazen zor durumda kalan kişilere yardımcı olmuştur.
Yardım her zaman başkalarına yapılmaz bazende kendimize yardım etmiştik. işte bu yardımla ilgili anımı anlatayım.
Tarih 29-5 2002 çakut ekibi sabah kahvaltısında kapıda hemen arkamızda duvarın üzerinde beş tane siyah çakut şapkası hazır bugün göllere gideceğiz.
Mayıs ayı olduğundan kar tam olarak çıkmamış bazı bölgeler tamamen karla kaplı saat 08,47 de yola çıkmıştık. 09.07de çegnevite çıkmış dağları seyrederek yol alıyorduk.
Saat 9.30 da ilk vukatımızı vermiştik çegnevitin deresinden geçerken dört arkadaş inat etmiş karşıdan karşıya geçerken ıpıslak olmuş ben pantolonu ve çorapları çıkararak rahatça geçmiştim.
Bazen çimenlerden bazende karların üzerinden yolumuza devam ediyoruz. güneş ise artık daha kuvetli ısıtmaya başlamıştı.
saat 11.12 de gölere çıkmış harika bir görüntüyle baş başa kalmıştık. Göler tam açılmadığından buzlarla kaplanmış güzel bir görüntü oluşturmuştu.
buzlarla kaplı gölerde kırmızı kurbağaları görünce biraz şaşırmıştık.
Yemeğimizi 11.46 da dağlara karşı yemiştik. Dağlar karlarla kaplı olduğundan gezmekte zorolduğundan saat 12.30 da geri dönmeye karar vermiştik.
Geri dönerken yol uzun olduğundan kısaltmak için karların üzerinden geçmeye karar vermiştik. 0n dakika sonra beş kişilik ekipten biri görünmez olmuştu. Sağa sola bakıp kaybolan elemanı ararken aykırı Şerefin kafasına kadar kara gömüldüğünü gördük. Yumuşak kar kütlesine bastığından iki taşın arasına düşmüş kımıldıyamıyordu. Beş on dakika mücadele etmesine karşın girdiği yerden çıkamamıştı. Ona en yakın durumda olan reis bizlere siz gelmeyin tehlikeli diyerek elindeki bastonla karları kontrol ederek aykırının yanına ulaşmayı başarmıştı. Elleriyle aykırının etrafınındaki karları temizleyerek onu kurtarmıştı. Bizde onları alkışlayarak moral vermiştik.
ÇIĞ
Çakut ekibi vana açma ve kapamaya gidince sadece yeyip içip yan gelip yatmıyordu. Havaların güzel olduğu günlerde yöremizin güzeliklerinide görmeye gidiyorduk.
Yıl 1998 mayısın yirmi ikisi kavrundayız. Havada bulut yok. Tam gezilecek hava uzun yıllardır mezevide gitmediğimizden hafızalarımızı tazelemek buraları tekrar yeniden görmek için buraya gideceğiz.
Malzemelerimiz hazırlanmış herkese şapka dağıtılmış gözlüklerde takıldıktan sonra yola çıkılmıştı. Yavaş tempoda iki saatte mezevide çıkmış burada masayı gelgelanın yanında kurmuştuk.
Hava ve su iştahımızı artırmış bir bütün tavuk üçer yumurtayla karnımızı doyurmuştuk. İçkileri ise içmek bana nasip olmuş diğer arkadaşları dağ çarpmıştı.
Yemekten sonra yediğimizi eritmek için birde buz gibi suyuyla meşhur kara puğarlara doğru yürüyüşe geçmiştik. Yokuşu çıkıp puğardan suyu doya doya içmiştik.
Geri dönüp yine kamp yerimize döneceğmiz bir anda tam arkamızda büyük bir gürültüyle irkildik. Önce deprem oluyor sandık. Daha sonra hemen yüz metre önümüzde hareket eden kar kütlelerini görünce çığ geldiğini farkettik. On dakika kadar bu doğa olayını çıplak gözle seyrettik. şanslıydık. Sadece yüz metreyle kurtulmuştuk.
Geri dönerek mezevitin gölünde güzel bir banyo yaptık. Buz gibi sudan çıkmak gelmiyordu.Saat ikiye kadar burada kaldık. Bulutlar sıklaşıp güneş kaybolunca geri dönüş başlamıştı. Avelordan aşağı sağanak yağmur altında ikinci banyomuzuda yaparak kaçgele dönmüştük.
ALO KAYBOLDUK
Çakut ekibi genelikle yaylada işini bitirdikten sonra Ordu'ya dönerken
bölgemizdeki gezilecek görülecek yerleride ziyaret etmektedir.
Yine böyle bir tarihte bir gezi güzergahı belirlemiştik. Güzergahımız
Trabzon'dan başlamış Maçka'da on beş dakika sütlaç molası verilmiş
yola çıkılmıştı. Şimdiki hedefimiz Torul olacaktı. Torula geldiğimizde hedefimiz Şirandı.
tabelada Şiran yazısını görünce bu yola saptık. Gezi güzergahımız Şiran ,Alucura,
Şebinkaraisar yoluydu. Şiran yolundan devam ediyoruz.On kilometre
sonra asvalt olan yol birden staplizeye düşmüştü. Yol yapım çalışması
vardır diyerek devam ediyorduk. Arada birde gördüğümüz tabelada Şirana kaç
kilometre olduğuda yazıyordu. Buda bizi rahatlatıyordu
Yarım saat sonra yol yine staplize ve bir dağa doğru çıkmaya başladık.
Bir saatir ne gelen araba var nede giden çam ağaçlarının içinde
virajlı bir yolda gidiyoruz. Manzara aynen bizim yaylalara benziyordu.
Bu yol bizim gideceğimiz yola hiç benzemiyordu mecburen geri
dönmektense elbet bir çıkışı vardır diyorduk. Saat birde virajlar bitmiş bir
dağın tepesine ulaşmıştık.
Dağın yüksekliği 1913m tam tepede arabadan inerek çevreyi inceledik.
Harika bir görüntü her taraf orman ve yeşillik hayran hayran on dakika dağları
seyretik. Buz gibi su olmasına rağmen karnımızın aç olması yanımızada
hiç bir şey almadığımızdan yola devam kararı almıştık.
Artık dağdan inmeye başlamıştık. Yanımızdan kütük yüklü bir kamyon
geçti demeki buralarda hayat vardı. Yol iyice bozuldu sanırım bu bölümü yeni
yapıyorlar derelerin içinden çamurla kaplı yerlerden geçiyoruz.
Üç saattir yoldayız. Ulaşamadık hala Şirana ekip artık söylenmeye başlamıştı.
kahvaltıyı erken yaptığımızdan karınlarda zil çalıyordu. On dakika sonra orman bitmiş düz bir ovaya inmiştik.
Büyük bir göletin etrafından dolaşarak bir köye indik. Benzin deposuda artık kırmızıyı
gösteriyordu.
Oh kurtulduk işte tabelada şiran on kilometre yazıyordu. Onbeş
dakika sonra Şiran'da fırındayız. Mis gibi ekmekleri arabaya koymuşuz fırının
yanındaki marketen kaşar,domates, salatalık,biber ve helva alıp yolda bir çay
ocağında piknik yapmak istiyoruz .
Geldiğimiz yol yanlış yolmuş Şiran yolu Gümüşhane'denmiş biz Toruldan
yeni yapılan yoldan gelmişiz.
Aldığımız malzemelerle yola çıktık. Yarım saat yolda çay ocağı aradık
bulamayınca güzel bir puğarın başında kavakların altında karnımızı doyurduk.
Alucura'ya Şebinkaraisar'a uğrayıp eğribel geçidinden geçmiş kübet
yaylasına uğrayarak Giresun'a inmiştik.
ÖLÜMDEN DÖNMEK
Kasım ayındayız bu sene vana kapatmaya biraz geç geliyoruz.
Sebebi ramazan ayının araya girmesinden gelişimiz biraz uzamıştı. Ordu,dan
yola çıkarken hava biraz yağmurluydu. Aydere geldiğimzde ise tapul tapul kar
yağıyordu.Kalegonda Yalçını beklerken yerdeki kar kalınlığı bir karışı geçmişti.
Yalçın arbasıyla gelmiş bu havadyaylaya gitmememiz için bize çok dil dökmüştü.
İnadızya yola çıkılmış gidebileceğimiz yere gitmeye karar vermiştik. Jeepin
arkasını tıka basa malzemelerle doldurup bizde malzemelerin üstüne çıkarak
yola çıkmıştık. Kar yağışı şidetlenmiş görüş mesafesi sıfıra düşmüştü.
Pilunçutta kısa bir mola verilmiş arabanın camları kardan temizlenmişti.
Kallerin dibine geldiğimizde 1954 model jeepimiz artık zorlanmaya başlamış
son kozlarını oynuyordu. kallerin düzüne kadar iterek ,sallayarak ,zincir
takarak yarım saate çıkmıştık.
Kaler köprüsüne gelince artık jeep stop etmiş karın motora gelmesi
nedeniyle yolun sonuna gelmişti. Malzemelerimizi arabadan çıkarmış
sırt çantalarımıza yüklemiştik. Ağırlıkları en az 15 kg geliyordu.
Bağırışlar ve tek sıra halinde yola çıkmıştık. Kalerde kar henüz diz boyuna
gelmiyordu .Yanlız kar hiç durmadan yağıyordu.Çamlıktan geçerken hiç
zorlanmamış tukuta çıktığımızda on dakika mola vermiştik.
Kar şiddetini artırmış tipiye dönüşmüştü. Yol almak iyice zorlaşmış
yüklerimizinde fazlalığı nedeniyle daha fazla kara batıp çıkmaya başlamıştık.
üç saate maykın düzüne gelmiş yorgunluktan pestilimiz çıkmıştı.
En önde bulunan Ahmet,in üstün çabası sayesinde buraya kadar gelebilmiştik.
Kar artık belimize kadar geliyor adım atamıyorduk. Karları yararak ancak yol alabiliyorduk.
Zor yol aldığımızdan burada bir karar verip derenin içinden yürümeye başlamıştık
derye girdikten sonra ayaklarımız suyla dolmuş dizimize kadar
ıslanmıştık. Bir kaç kere dernin içindeki taşlar kaydırmış balıklama dereye
uzanmıştık.
Yaylanın ilk evine mayktan tam bir saat on beş dakikaya ulaşmıştık. Son bir güçle
Aslan dedenin evine ulaşmış buradan on metrelik evimize yarım saate çıkmıştık.
Eve çıkmakla iş bitmiyordu. burada hemen soyunduk titremeler ve donmalar
başlamıştı. el ve ayaklarımızı hissetmiyorduk. karla ovmaya başlamış
üzerimizede battaniyeler örtmüştük. Kar çok oluğundan sobayı yakmamız yine
yarım saatimizi almıştı. Soba yandıktan sonra biraz kendimize gelmiştik.
iki gün boyunca kar durmadan yağmıştı suymuzu kar eriterek halletik.
Odun kalmadığından evin direklerini ve kapıdaki masayı yaktık. lüksümüz bitti
mumlarımızıda fareler yediğinden telefon ışığı ile idare ettik. Yukarı kavruna da
gidemediğimizden iki gün sonra geri döndük.
ÜÇ SAATLİK YOL NASIL DOKUZ SAAT OLDU
Yıl 1996 sabah saat beş Ordudan aydere
gelmiştik.Yol kapalı olduğundany ürüyerek
kavruna ulaşacaktık. İlk vana açma yıllarımız
olduğundan heyecanlı ve sevinçliydik.
Bu güzel günü her puğar başında masa
kurarak geçirmek istiyorduk.
Ayderden başladık her puğar başında masa
kuruyoruz. Uykusuzluk ise hat safadagece
yolda olduğumuzdan gözlerimizden uyku
ulaşabiliyoruz. O zaman çakutpunu yok
borada biraz dinlenirken çakutpununu
karar veriyoruz.
Saat onbir noycazın önünde çimenlere
uzanıyoruz on beş dakika uyku molası. Saat
on iki duvarın önünde masa kuruyoruz. Yarım
saat sonra yola çıkıyoruz.
Saat bir angeldeğde çimen üstünde
uyuyoruz. Çegnevitin deresi büyük
olduğundan eski yoldan devam ediyoruz.
Eğri pugarda masa kuruluyo on dakika sonra
hava kararıyor büyük bir gökgürültüsü ile
yağmur başlıyor koşarak kavrun yaylasına
ulaşıyoruz.
LÜKÜS VE RAKI BİTİNCE
Çakutpununun ikinci yılı ilk yıl tam
bitmediğinden açılışı ikinc yılda yapacaktık.
Hacı Cevat ,Suat , toros Osman misafirimizdi.
Kordele kesimiyle başladığımız açılış
programından sonra yenilmiş ,
içilmiş tüfek atılmış güzel bir gün geçirilmişti.
Toros ve hacı Cevat yolcu edilmiş Suat bize
misafir olmuştu. Gece geç saatlere
kadar içki içilmiş muhhabetin en güzel
yerinde önce lüksümüz sonrada
rakımız bitmişti.Bu güzel muhabbeti devam
ettirmek için hemen bir plan yapılmış
önce yukarı kavruna gidelim denilmiş daha
sonra ayderde karar kılınmıştı.
Gece saat birde tek el lambası teksıra
yürüyerek tüfek elimizde yola çıkmıştık.
Yarım saate kaler düzüne inmiştik. Burada
bulunan keçilerin içerisinden
köpeklerin bağrışlarıyla titreyerek aydere
ulaşmıştık.
BOMBA GİBİ PATLADI
Yukarıda görmüş olduğunuz resimle igili anımı anlatmak istiyorum.
Güzel bir muhabbet yapmış olduğumuz bu gecede rakılar su gibi içilmiş
akşam soğuğu çıktığı için bir ateş yakmıştık.
Bu ateşi de çevreden topladığımız kağıt ve odun parçaları ile
yapmıştık.Bu sırada temizlikte yapıyorduk.Bu temizlik sırasında bazı
arkadaşlar işi iyice abartmış çevrede buldukları deodorant ve silikon
kutularını ateşin içine
atınca beş dakika sonra tam siper yatıp bu yanıcı maddelerin bomba gibi
patlamasını seyretmiştik.
O gecenin anısına evin duvarına silikonun içindeki madeler yapışmış
henüz bu madeler çıkmamıştır.
BALIKÇILIK ÜZERİNE
Bir şairimizin dediği gibi hiç bir şeyden çekmedim şu nasırlarımdan çektiğim
kadar sözleri gibi bizde çakut gurubu olarak balık tutmak için az dert çekmedik.
Balık tutmak için bu güne kadar yapmış olduğumuz başarısız çalışmaları
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Birinci denememiz dereyi karşıdan karşıya ağla kapatmak olmuş köprünün
önünde iki iki gün kalan ağımıza ancak yapraklar takılmıştı. Üçüncü gün
ağımızı adiçekmede bir gölün önüne kurmuş buradanda ancak ölü bir kuş
yakalamıştık.
ikinci balık tutma denememiz ada kesmek üzerineydi. Dere başına kadar
teneke ve kazmalarla gidilmiş toros Osman öncülüğünde büyük dere kesilmişti.
Dereyi kestik ama su diğer ırmaklardan kesilen yere dolunca ancak dört beş
balık tutabilmiştik.
üçüncü denememizde beş kişi oltalarla balığa gitmiş adam başı birer balık bile
tutamayaraz ıpıslak eve dönmüştük.
Dördüncü denememizde ağ ile yağmurlu bir günde dereye inmiştik.
Bu çalışmamızda ilk gölden bir balık çıkarmış daha sonra yarım saate başka
balık tutamamıştık.
Beşinci denememizde reisimizin Ordu'da yapmış olduğu araştırmalarda bulmuş
olduğu yeni bir sistemle yapacaktık. Bu sistem için gerekli olan vayroz araştırılıp
bulunmuş yine dereye inilmişti.Reisimiz elindeki vayrozla taşlara vuracak
sersemleyen balıklar su yüzüne çıkınca bizde yakalayacaktık. Reisimiz bir
saate yüz taşa vayrozla vurmuş yine karavana atmıştık. Sonunda yorulan reis
son bir taşa dengesiz vurunca vayrozla birlikte göle yuvarlanmış sırılsıklam
olmuştu. Bu denemeden sonra balık tutmak işine son vermiştik.
Sitemize 398569 ziyaretçigirdi
|
|